Uzun zamandır merak ettiğim bu soruyu son günlerde İTO ile ilgili şikayetlerin yoğunlaşması üzerine sorma gereği duydum. Bildiğiniz gibi hükümet vergi, sgk vb. kamu borçlarının tahsilini kolaylaştırmak için bir kanun çıkardı. Bu kanundan Oda ve borsa gibi yarı kamu kurumu niteliğinde olan kurumlara aidat borcu olanlarda yararlanabiliyor. Bu durumdan yararlanmak isteyen işyeri sahipleri de vergi ve sgk borçlarının yanında İzmir Ticaret Odası’na olan borçlarını da yapılandırdılar. Ancak daha sonra Oda Kayıt Belgesi almak için odaya başvuran oda üyeleri “aidat borçlarınızın hepsini ödemeden belge veremeyiz” cevabını aldılar. Oda üyelerinin borçlarını yapılandırdıklarını, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden kayıt belgesi aldıklarını söylemeleri de bir işe yaramıyor. Zaten ekonomik sıkıntısı olduğu için oda aidatını ödeyemeyen ve taksitle ödemek isteyen üyelerine önce aidatları taksitlere bölüp yapılandıran oda, iş üyelik belgesi vermeye gelince işi yokuşa sürüyor. Benzer durumdaki oda üyeleri sorunun bir an önce çözülmesini ve mağduriyetlerinin giderilmesini bekliyor.
Daha önce de zarar beyan eden firmalardan en yüksek derece olan fevkalade sınıfına göre aidat tahsil etmesi dikkatimi çeken odanın bu yeni uygulaması hangi akla hizmettir bilemiyorum. Üyelerinden aidat dışında munzam aidat adı altında bir önceki yılın ticari kazancının binde beşini de tahsil eden odanın, üyelerine ne kazandırdığını merak ediyorum. İTO Meclis üyeleri ve oda yönetimi, oda parasıyla yapacakları yurtdışı gezileri planlamaktan fırsat bulup, üyelerinin bu sorunuyla ilgilenebilirler mi bekleyip göreceğiz. Bu konudaki uygulamalarını yakından takip edeceğim çünkü bende 15 yıldır ticaret odası üyesiyim ve bugüne kadar ödediğim aidatların karşılığında herhangi bir hizmet aldığımı hatırlamıyorum. Arada işi düştüğünde de yine aldığı her evrak için bir bedel ödemekten sıkılan yaklaşık 60 bin oda üyesinden birisiyim. Üye aidatını yapılandırdığı halde oda kayıt belgesinin üyelere verilmemesi anayasaca teminat altına alınmış çalışma ve teşebbüs hürriyetine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırıdır. Ticaret Odaları’nın görevi toplumun ve üyelerinin hür teşebbüsünün önüne engel olmak değil önünü açmaktır. Benim önerim ve talebim eğer Ticaret Odası hukukun üstünlüğüne inanıyorsa bu konuyu hukukçularına inceletip bu yanlış uygulamadan bir an önce vazgeçmelidir. Aksi halde hak mahrumiyetine uğrayan binlerce üyenin açacağı dava konusunda ne yapacağını merak ediyorum.
Geçtiğimiz günlerde İzmir’e gelen Bakan Nihat Zeybekçi, oda ve borsalara zorunlu üyeliğin kaldırılabileceğini söylemişti. Bu konuda bir şeyler yapmak için geç bile kaldılar. Bu konuda liberal düşünce topluluğunun hazırladığı bir rapor var. Bu rapordan bir bölümü aşağıda dikkatinize sunuyorum:
“Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının mevcut yapılanması; çoğulcu demokrasi, sivil toplum, örgütlenme özgürlüğü, serbest rekabet ve serbest piyasa ekonomisinin değer ve kurumları bakımından çeşitli mahzurlar barındırmaktadır. Kamusal tipteki örgüt yapısı ve işleyişi siyaset, toplum ve ekonomi alanında vesayetçi ve bürokratik bir yapı oluşturmaktadır. Mevcut meslekî örgütlenme biçimine ilişkin olarak özetle şu hususların vurgulanması gerekmektedir:
Meslek mensupları meslekî faaliyetlerini serbestçe yürütme konusunda sıkı bir müdahaleyle karşılaşmakta ve meslek kuruluşlarına üyelik nedeniyle çeşitli malî ve malî olmayan külfetlerle karşı karşıya kalmaktadır.
Zorunlu üyelik esası ve örgütlenme konusundaki tekçi yapı demokratikleşme, özgürlükler ve birey hakları bakımından sınırlayıcı ve kısıtlayıcıdır. Alternatif örgüt kurulamaması örgütlenme özgürlüğü ve bireysel tercih serbestisi ile çelişmektedir.
Meslek kuruluşları ve üst kuruluşları tüm üyelerini temsil etme, hizmet sunumunda etkinlik ve üye memnuniyetini sağlama bakımından yetersiz kalmaktadır.
Kamusal tipteki örgütlenme sivil toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının gelişimine zarar vermekte, meslek örgütleri arasında haksız rekabete neden olmaktadır.
Meslek kuruluşlarının sunduğu kimi hizmetler ve kullandıkları yetkiler serbest piyasa ekonomisinin işleyişine müdahale niteliğinde olup, rekabeti sınırlamaktadır.
Meslek kuruluşlarının mal ve hizmet fiyatlarına yönelik müdahalesi (rekabet ihlâlleri) ve meslek mensuplarının üyelik nedeniyle üstlendikleri malî yükümlülükler neticede tüketicilerin aleyhine işlemektedir.
Meslekî örgütlenme konusundaki farklı uygulamalar meslekler, meslek mensupları ve meslek örgütleri arasında eşitsizlik doğurmaktadır.
Mevcut yapı devlet, hükümet ve meslek kuruluşlarının gözetiminden sorumlu kamu otoriteleri bakımından da çeşitli olumsuzluklar doğurmaktadır.”
Kapsamlı bir rapordan kısa bir alıntı yaptım. Önerileri ise bu tür yapılanmaların gönüllülük esasına dayalı olması. İlgilenenler raporun tamamını www.liberal.org.tr den okuyabilirler.
Notlar:
1- İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nin rektörlük seçimleri geçtiğimiz günlerde yapıldı. Daha önce yazdığımız gibi en çok oyu mevcut rektör Galip Akhan aldı. Rakiplerine fark atan Akhan şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vereceği kararı bekliyor.
2- AK Parti de ilçe kongreleri devam ediyor. Delegeleri ve ilçe başkanını il yönetiminin belirlediği kongrelerde heyecan yok. Rekabetin olmadığı bir ortamda seçilen ilçe başkanları kendilerini delegeler seçmediği için İl yönetiminin gözüne girmek için çalışacak. Söz AK Parti’den açılmışken daha önceki İl Başkanları döneminde politika muhabirlerine ayrılan oda yeni yönetim tarafından kapatıldı. Yeni il başkanı Bülent Delican’a bu aklı kim verdiyse hata etmiş. Basına bir oda tahsis etmekten kaçınanlar basınla ilişkiler konusunda CHP İl Başkanı Ali Engin’i örnek alsınlar.
YORUMLAR