Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun olduktan sonra yaklaşık 10 yıl muhabir ve danışman olarak çeşitli kurumlar da çalıştım. Muhabirlik yaptığım dönemde 2 defa İstanbul’dan iş teklifi almama rağmen İzmir’i bırakıp gidemedim, gitmedim... 1999 yılında ilk şirketimi kurup yayıncılık ve tanıtım alanlarında çalışmaya başladım. Daha sonra da danışmanlık ve kamuoyu araştırması alanında çalışan diğer firmalarımızı kurduk ve halen sürdürüyorum.
Bunları neden anlattığıma gelince; iki gün önce tüm zorluklarına rağmen 12 yıldır ulusal olarak yayınladığımız “Popüler Sağlık Dergisi” Türk Böbrek Vakfı’nın düzenlediği Medya Ödülleri’nde ‘’Yazılı Basın Dergi Röportajı’’ kategorisinde ödül aldı. Bu vesileyle röportajı yapan yayın yönetmenimiz Zeynep Çetinkaya’ya da teşekkürlerimi sunuyorum. Ödül alan diğer yayın organlarına baktığımda Hürriyet, Milliyet, Sabah, Doğan Haber Ajansı, CNN, NTV, Habertürk gibi kurumları gördüm. Ulusal basında da yer alan haberler de İstanbul dışından ödül alan tek yayın organı Merkezi İzmir de olan “Popüler Sağlık Dergisi”.
Evet yıllarca katıldığımız fuarlarda dergiyi beğenip “ Doğan Grubu mu çıkarıyor?” ya da “ Sabah Grubu mu yayınlıyor?” sorularına karşı övünerek verdiğimiz “ Yok biz İzmir merkezli bir dergiyiz” cevabını iyi hatırlıyorum. Dergiye 12 yıl içerisinde pek çok gazeteci arkadaşımızın emeği geçti. Son beş yıldır İstanbul’da hazırlanıp basılıyor ve Türkiye geneline dağıtılıyor. Ulusal ve İstanbul merkezli firmalardan aldığımız ilanlar sayesinde yayın hayatını sürdürüyor. Ne yazıktır ki; son beş yılda İzmir’den bir tane bile ilan gelmemesi tam bir ironi. Bunları yazmaktaki amacım İzmirli firmalardan şikayet etmek değil. İşlerimiz gereği sık sık İstanbul’a gidiyoruz. İzmir’den çalışmaya gelen pek çok gazeteci, grafiker, halkla ilişkiler ve prodüksiyon alanında çalışan arkadaşlarla görüşüyoruz. Hepsi işlerinde çok iyi ve İzmir’de hak ettikleri olanakları bulamadıkları için İstanbul’da çalışmak ve yaşamak zorunda olduklarını söylüyor. Saydığım sektörlerde bu oran çok fazla. Aslında hemen hemen hepsi İzmir’e dönmek için gün sayıyor. Bu tablo, yıllardır yayında olan pek çok TV’nin, gazetelerin İzmir bürolarının kapanması ve basın, yayın, prodüksiyon, reklam alanında çalışan firmaların yeteli büyümeyi sağlayamadığı için bu yetişmiş arkadaşları istihdam edememesinden kaynaklanıyor. Bu yazıyı okuyan ve bu sektörlerde iş yapan çok sayıda kişinin düşüncelerine tercüman olduğumdan eminim.
İzmir ekonomisi her geçen gün kötüye gidiyor. Bu konuda öncülük etmesi gereken oda başkanlarımız, çare bulmak yerine gelecek yüzyılda da hala başkan olarak kalmanın formüllerini arıyor. KOBİ iken İzmirli firmalarla çalışan şirketlerimiz biraz palazlanınca İstanbul merkezli firmaları tercih ediyor. Sonra da gençler başka şehirlere çalışmaya gidince emekli şehri olmaktan yakınıyoruz. Eskiden memuriyet için İzmir’e gelenler emekli olunca İzmir’de kalıp memleketlerine dönmezdi. Şimdi ülkenin dört bir yanında insanlar emekli olunca İzmir’e yerleşmenin hayalini kuruyor. Bu şartlarda daha çok sayıda genç arkadaşımız iş için başka şehirlere gitmek zorunda kalır.
Yıllardır köşe yazısı yazıyorum. Çalıştığımız sektörle ilgili yazdıklarım sayılıdır. Ancak öyle bir noktaya geldik ki bizim yaşadığımız sorunları kimse gündeme taşımıyor. İzmir de bir günde 50 gazeteci, 100 gazeteci işsiz kalırken kimse bu arkadaşlara sahip çıkmıyor. Yerel basın organları ayakta kalmak için savaşırken kimse destek olmayı aklından geçirmiyor. Üstelik bu işi hakkıyla yapanlar varken, gazetecilik dışında her şey yapan ama ‘’Gazeteci’’ diye geçinenlere destek olmayı tercih ediyor.
Bir süre basın camiası ve basın danışmanlığı alanında yaşananlar ile ilgili yazmayı düşünüyorum. Bu alanlarda çalışan çok sayıda arkadaşın düşüncelerini aktarma fırsatı bulacağıma inanıyorum.
YORUMLAR