Seçim öncesi yazdığımız son yazıda HDP’nin barajı geçmesini beklediğimizi ve barajı geçtiği taktirde Türkiye partisi olma yönünde çabalarını sürdürürse başarılı olacağını söylemiştik. Ancak bunun PKK ile arasına mesafe koymayı başarabilirse gerçekleşebileceğini aksi taktir de kendisine ödünç oy verenlerin pişman olacağını yazmıştık. Şimdi geldiğimiz nokta da bunu başaramadığını ve PKK’nın talimatlarına göre tavır aldığını görüyoruz. Süreç içerisinde değişik kesimlerden insanların sempatisini kazanan Demirtaş, halka silahlanın çağrısı yaptığı anda bir çok vatandaşımızda hayal kırıklığı yarattı. Bu çağrıyı başka bir parti lideri yapsaydı hedef tahtasına koyulurdu. Özellikle kendisinden önce pek çok liderin cesaret edemediği “çözüm sürecini” siyasi riskini göze alarak başlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan açıklamalar yapması ilişkilerin daha da gerilmesine neden oldu. Hele elinde hiçbir materyal olmadan Suruç katliamı ile saray arasında bağlantı kurmaya çalışması bardağı taşıran damla oldu. Ağzından düşürmediği barışın ancak PKK saldırılarını bitirirse ve AK Parti hükümetinin talimatıyla sağlanabileceğini bildiği halde eleştirilerini sürdüren Demirtaş inanılırlığını yitirmiş durumda. Bazılarının Tayyip Erdoğan düşmanlığı o kadar gözlerini kör etmiş ki kendisine tolerans göstermeye devam ediyorlar.
Bizi tanıyanlar çözüm sürecini başından beri desteklediğimizi bilirler. Ancak son yaşananlar bu ülkede yaşayan kürtlerin geçmişte mağdur olduğunu ve haksızlıklara uğradığını savunan bizim gibileri bile ikileme düşürmüş durumda. HDP barajı geçtiği halde PKK’nın ona kürtlerin sözcülüğünü yapmak için fırsat tanımaması ve silahı öne çıkarması toplumda hayal kırıklığı yarattı. Bizim gibi demokrasiye inanan ve şiddetin her türlüsüne karşı olanlar çözüm sürecini sabote edenlerin karşısında olacaktır. PKK, bir an önce saldırılarını sona erdirip ülke dışına çıkmalıdır. HDP ve sağduyulu kürtler bu çağrıyı yapmalıdır. Yoksa karşılıklı ateşkes gibi çağrıları hükümetin kabul etmesi mümkün görünmüyor.
ELEŞTİRİNİN DE ÖLÇÜSÜ OLMALI
Son günlerde siyasetin dili iyice ağırlaştı. Hakaretler havada uçuşuyor. Bir taraftan toplumu kamplaştırmayalım diyenlerin açıklamalarına bakıyoruz düzey yerlerde sürünüyor. Sosyal medya da yazılıp çizilenlere bakıyoruz herkes tam siper karşıt görüştekileri yok etmeye çalışıyor. Aklı başında bazı tanıdığımız isimlerin buna çanak tutması bizi şaşırtıyor. Yalan olduğu ilk bakışta anlaşılan iddiaları bile paylaşmakta tereddüt etmiyorlar. Olayları farklı yorumlayan ve objektif davranmaya çalışanları ise kimse kaale almıyor.
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bir kesim acımasızca eleştirerek yıpratmaya çalışırken, onu destekleyenler de abartılı paylaşımlarla bulunuyorlar. Zaman zaman bizde Erdoğan’ın uygulamalarını eleştiriyoruz ancak sonuçta halkın yüzde 52’sinin oyunu alarak seçilen bir siyasetçi ona saygı duymasak bile temsil ettiği makama saygı duymak zorundayız. Demokrasilerde yöneticilerin nasıl değiştirileceğinin kuralları bellidir. Özellikle sosyal medyada üç tane kaz verseniz güdemeyecek tiplerin üst üste 9 seçimden birinci çıkmış birisini eleştirmesi gülünç oluyor. Ayrıca siyaset yapanların rakiplerini eleştirirken hakaret etmelerini de doğru bulmuyorum.
Son yaşananlar gösterdi ki masa başında Erdoğan’ı eleştirmekle bir şey değişmiyor. Gündemi yine Erdoğan belirliyor. Suriye deki kürtlerin Kobani’yi geçici başkent ilan ederek bir kürt bölgesi oluşturacağını sezdi ve kimsenin beklemediği IŞİD ve İncirlik Üssü hamlesini yaparak o bölgeyi güvenli bölge haline getirdi. Bir sonraki aşamada 100 km derinliğindeki güvenli bölgeyi Türkmenlerin kontrolüne verirse AK Parti kaç seçim daha kazanır tahmin edemiyorum.
NORMALLEŞMENİN YOLU KOALİSYONDAN GEÇER
AK Parti ile CHP koalisyon görüşmelerinin kaderi birkaç güne kadar belli olacak. CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun koalisyon konusundaki açıklamalarını çok beğendim. AK Parti ile koalisyon kurduğu için oy kaybedebileceklerini ancak ülke menfaatleri için bunu göze aldıklarını söylemesi taktire değer. AK Parti’nin de sonucunu kestiremeyeceği bir seçim yerine CHP ile koalisyon kurması en mantıklı alternatif. Seçimden birinci ve ikinci sırada çıkmış iki partinin kuracağı koalisyon meclisteki ezici çoğunluğuyla bir çok reforma imza atabilir. Farklı iki görüşten partinin koalisyonu seçim sürecinde oluşan ve hala devam eden kamplaşmaların da yumuşamasına neden olabilir. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ve istikrarın devam etmesi için bir an önce hükümetin kurulması ülke menfaatleri için şart. Bakalım nasıl bir karar verecekler bekleyip göreceğiz.
YORUMLAR