Kasım Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda konuşan İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu
Başkanı Işınsu Kestelli, tüm dünyada Covid-19 salgınının yeni bir dalgayla ekonomik ve
sosyal hayatı vurduğu, alınan kısmi önlemlerin daha da sıkılaştırıldığı zor bir dönemden
geçildiğine dikkati çekti ve herkesi bir kez daha alınan önlemlere titizlikle uymaya; kalabalık
ortamlardan uzak durmaya, maske, fiziki mesafe ve hijyene büyük bir özen göstermeye davet
ettiğini belirtti.
Geçtiğimiz günlerde online olarak gerçekleştirilen TOBB Türkiye Ekonomi Şurası’nda;
deprem ve pandemi nedeniyle tarım sektöründe iyice derinleşen sorunları Cumhurbaşkanı
Recep Tayip Erdoğan’a aktarma fırsatı bulduklarını belirten Kestelli, İzmir’deki Oda ve
borsaları temsilen yaptığım konuşmada, bu sürecin mümkün olan en az hasarla atlatılabilmesi
amacıyla; matrah artırımı ve stok affı yapılarak firmalarımızın rahatlatılmasını, sağlık
sektörünün içinde bulunduğu zor durum göz önüne alınarak Sağlık Bakanlığına mal tedarik
eden firmaların birikmiş ödemelerinin yapılmasını, Kuzey Ege Çandarlı Limanı’nın bir an
önce faaliyete geçmesini Sayın Cumhurbaşkanımıza arz ettik. Ayrıca, tarım sektörümüzle
ilgili olarak da tarımsal ürünlerin arz zincirinde yaşanan sorunların giderilmesi, kaliteli
üretimin teşvik edilmesi, gıda israf ve kayıplarının önlenmesini, çiftçi finansmanının ve fiyat
istikrarının sağlanması amacıyla sözleşmeli üretim modelinin geliştirilmesi, bunun için
gerekli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Küçük Menderes ve Bakırçay Havzalarında
etkin su kullanımı ve kirlilikle mücadeleye yönelik politikaların uygulanması yönündeki
dileklerimizi de aktardık. Bu konularda atılacak her adımın hem üreticilerimizi hem de ticaret
erbabımızı bir nebze rahatlatacağına inanıyor ve olumlu gelişmeleri umutla bekliyoruz” dedi.
İzmir Ticaret Borsası Yönetimi olarak bir süredir üzerinde yoğun olarak çalıştıkları İzmir
Tarım Teknoloji Merkezi (İTTM) projesinde önemli bir aşama kaydettiklerine değinen Işınsu
Kestelli, “Önümüzdeki günlerde İzmir Kalkınma Ajansı’na güdümlü proje başvurusu
yapacağımız İTTM projesinde Tarım ve Orman Bakanlığı ile proje ortaklığı ve İTTM’nin
uzun dönem faaliyetleri kapsamında iş birliği protokolü imzaladık. Bu protokol sayesinde
İTTM bünyesinde gerçekleştirilecek Ar-Ge çalışmalarında Bakanlığın veri altyapısı ile
laboratuvar ve arazi altyapısından faydalanma imkânımız olacak. Her zaman söylediğimiz
gibi tarım ve gıda alanında katma değeri artırmamızın ve yurtdışı piyasalarda daha rekabetçi
olmamızın yolu Ar-Ge çalışmalarından geçiyor. Bu açıdan bakıldığında dünyadaki
durumumuz çok da parlak değil. Patent Growth projesi kapsamında hazırlanan Gıda ve Tarım
Teknoloji Vizyon Raporu verilerinden örnek verelim. Bu rapora göre Kasım 2020 itibariyle
tüm dünyada yayınlanan patent-faydalı model başvuruları içerisinde tarım teknolojileri ile
ilgili 2,6 milyondan fazla başvuru bulunuyor. Ülkemizde ise tarım alanında yapılan patent ve
faydalı model başvurularının toplamı sadece ve sadece 3 bin 850 adet. Çinli traktör üreticisi
İseki ve Japon traktör ve iş makineleri üreticisi Kubota’nın yaklaşık 19 bin, Alman zirai ilaç
devi Bayer’in 9 binin üzerinde patent ve faydalı model başvurusu yaptığı bir ortamda, bizden
en çok başvuruyu yapan kurumun başvuru sayısı sadece 38. İTTM projesinin ülkemizin bu
alandaki açığının kapatılmasında çok önemli bir rol oynayacağını düşünüyoruz. Bu nedenle
de projenin en kısa sürede hayata geçirilebilmesi için var gücümüzle çalışıyoruz” diye
konuştu.
Türkiye olarak küresel piyasalarda daha etkin olabilmek amacıyla, İzmir’in serbest bölgeler
şehri olmasını desteklediklerini ifade eden Kestelli, “Üretim ve ihracat artışının yanı sıra
yabancı sermaye ve teknoloji girişinin hızlanmasına imkân sağlayan serbest bölgelerin ilimiz
ve bölge ekonomisine büyük bir ivme kazandıracağını düşünüyorum” dedi.
Küresel iklim sorununun tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkinlerinin görüldüğüne
değinen Meclis Başkanı Barış Kocagöz, “Başımıza gelen doğal afetlere ne yazık ki son
aylarda yağış noksanlığı da eklendi. Mevsim normallerinin dışında gelişen bu gelişme,
yetişmekte olan ürünlerimizin yaşam süreçlerinde aksamalara neden olabilir. Örneğin yeterli
yağış olmazsa buğday ekimleri yapılamayacak ya da çıkışlar ve büyümeler başarısız olacak.
Yine yeterli yağış olmazsa hem zeytinler hem de yazın sulama zorunluluğu bulunan pamuk
üretimi için sorunlar oluşacak. Bu nedenle kuraklık olasılığına da hazırlıklı olmamız
gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tarımsal kuraklıkla mücadelede yeterli kapasiteye ulaşmış
kurumsal bir yapıyı geliştirmek ve kuraklığın tarıma olumsuz etkilerini azaltmak veya
önlemek amacıyla 2018-2022 yıllarını kapsayan; Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele
Stratejisi ve Eylem Planı'nı hazırlayarak uygulamaya koyduğunu belirten Barış Kocagöz,
“Plan kapsamında, tarım sektörünün iklim değişikliğine karşı uyum sağlaması, verim
kaybının minimize edilmesi, gıda güvenliğine katkıda bulunması amacıyla tarımsal faaliyet
kaynaklı sera gazı emisyonlarının hesaplanması ve azaltılmasına yönelik faaliyetler
belirlenerek sürdürülebilir arazi yönetimi ve iklim dostu tarım uygulamalarının
yaygınlaştırılması çalışmaları yapılıyor. 2021 yılını sulamada hamle yılı ilan eden
bakanlığımıza bu hassasiyetlerinden dolayı teşekkür ederiz. Ancak Bakanlığımızın da
damlama sulama yatırımı desteklerinde artış yapması, yeni modeller geliştirmesi, hatta
sertifikalı tohum kullanımına bir dönem artı destek primi verdiği gibi modern sulama sistemi
kullandığını ispat eden üreticilere de artı bir destekleme vermesi düşünülebilir” dedi.
FAO 2020 Raporu’nda, su sıkıntısının artmasının gıda güvenliğini ve beslenmeyi tehdit ettiği,
bu nedenle, tarımda su kullanımının daha sürdürülebilir ve hakkaniyetli hale getirilmesi için
acil eylem gerektiği sonucuna varıldığına değinen Kocagöz, rapora göre artan nüfusla birlikte,
kişi başına düşen tatlı su kaynakları son yirmi yılda yüzde 20'den fazla azaldı. Bu durum daha
az su ile daha çok üretme ihtiyacına neden oluyor. Toplam ekim alanlarının yaklaşık yüzde
11'i ve mera alanlarının yüzde 14'ü tekrarlayan kuraklıklar yaşamakta, sulanan tarım
arazilerinin yüzde 60'ından fazlası ise yüksek oranda su stresine maruz kalmaktadır. Rapora
göre Türkiye’de tarımsal üretimin de yaklaşık yüzde 27’si sulama sistemleri ile yapılırken,
geri kalanı ise doğal yağışlara bağlı olarak yapılıyor. Yani tarım tarafı kendi sorumluluğu
kapsamında önlemleri bir şekilde almak için kolları sıvadı. Ancak fosil yakıtları aynı oranda
tüketerek, doğal alanlarda inşaatlar yaparak yaşamaya devam edemeyiz. Bu nedenle ilgili
kurumlar, belediyelerimiz, şehir plancıları odası gibi odalarımız da yapılaşma odaklı
girişimlerde üstlerine düşen görevi yapmalılar. Yani sadece sulama projeleri ile değil, bu işin
asıl ana kaynağı olan iklim değişikliği ve ona neden olan her şey kuraklığa giden yoldur. Bu
kurumlarımız açıkça yenilenebilir enerji kaynaklarına karşı çıkacaklarına, gelecek nesillerimiz
için inşaat yerine bu projeleri desteklemeliler. Çünkü hala anlaşılmamış önemli kabul
edilemez bir olgu; “Biz insanlığın bu gezegenin tek sahibiymişiz” gibi davranmamızdır” diye
konuştu.
Başkanların konuşmalarının ardından Meclis üyeleri sektörlerine ilişkin güncel gelişmeler
hakkında bilgi paylaşımında bulundu.
Pandemi Dönemi Ve Küresel İklim Değişikliğinin Tarım Sektörüne Etkileri
İzmir Ticaret Borsası Kasım Ayı Olağan Meclis Toplantısı 30 Kasım 2020 Pazartesi günü video konferans aracılığıyla ve Meclis üyelerinin geniş katılımıyla gerçekleştirildi.
01 Aralık 2020 - 15:32
YORUMLAR