“Depreme karşı dirençli yapılar...

“Depreme karşı dirençli yapılar geliştirmeliyiz”

Asrın felaketinde tek yürek olan Ege Üniversitesi, afetlere yönelik hem farkındalık hem de bilimsel çalışmalarını sürdürüyor

“Depreme karşı dirençli yapılar geliştirmeliyiz”

Asrın felaketinde tek yürek olan Ege Üniversitesi, afetlere yönelik hem farkındalık hem de bilimsel çalışmalarını sürdürüyor

“Depreme karşı dirençli yapılar geliştirmeliyiz”
06 Şubat 2024 - 15:25

Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayhan Nuhoğlu, “Anadolu coğrafyasının büyük bölümü yüksek riskli deprem kuşağında yer alıyor. Bunun anlamı nerede olursak olalım her an şiddetli bir depremle karşılaşabiliriz demek” dedi.
 
Kahramanmaraş merkezli, 11 ili etkileyen depremlerde harekete geçen Ege Üniversitesi, kan bağışı, ayni ve nakdi yardım, Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaralıların tedavilerinin yanında, İzmir Valiliği, Sağlık Bakanlığı ve AFAD koordinasyonunda sağlık ekibi ve yapılarda inceleme ve tespitlerde bulunmak için bilim ekibini bölgeye göndermişti. Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği akademisyenlerinden oluşan bilim ekibi bölgede inceleme yapmıştı. Deprem sonrası, afetten etkilenen çocuk ve erişkinlere psikolojik destek üniteleri, ağız ve diş bakımı poliklinikleri ile hizmetlerine devam etti. Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, Türkiye'de şehirlerin başta deprem olmak üzere afetlere hazırlıklı hale getirilmesi için oluşturulan Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli’nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle Kentsel ve Kırsal Altyapı Kurulu Üyesi seçildi. İçişleri Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve Ege Üniversitesi arasında imzalanan “Afet Farkındalık Eğitimi İş Birliği Protokolü” ile akademisyen, idari personel ve öğrencilere afet farkındalık eğitimi verilmeye devam ediliyor.
 
Asrın felaketi olarak anılan Kahramanmaraş merkezli depremlerin 1. yılında açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Ayhan Nuhoğlu, “Anadolu’nun her köşesinde taş üstünde taş bırakmayan yıkıcı deprem izleri görmek mümkün. 1939 Erzincan, 1999 Gölcük ve 11 kenttin barındığı alanda ağır kayıplara neden olan 6 Şubat 2023 Pazarcık, Elbistan depremlerinde olduğu gibi.  Herhangi bir yayında ‘şu kentte deprem olabilir’ veya ‘şu fay kırılabilir’ haberiyle karşılaşıyorsak hepsini doğru kabul edebiliriz. Çünkü Anadolu coğrafyasının çok büyük bir bölümü yüksek düzeyde riskli deprem kuşağında. Bunun anlamı nerede olursak olalım her an şiddetli depremle yüz yüze kalabiliriz demek. Yaşadığınız evin depreme dayanıklı olduğundan emin olsak da depreme nerede yakalanacağımızı bilememiz mümkün değil. Belki işyerinde, seyahatte, otelde, toplantıda, ziyarette veya alışverişte. Bu herkesin ortak sorunu. Bununla mücadele devletin en üst kademesinden en ücradaki insanımıza kadar uzanan akıllıca planlanmış kollektif bir iş birliğini ve taşın altına eline koymayı zaruri kılıyor” dedi.
 
Ferdi veya toplumsal yapıların depreme dirençli olması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Nuhoğlu, “Bu koşulu sağlamak, sahip olduğumuz bilimsel ve teknolojik imkanlar göz önünde bulundurulduğunda, mümkün ve yöntemleri biliniyor. Yapı mühendisliği açısından bakıldığında üstesinden gelinebilecek bir konu. Dünyadaki örneklerini herkes biliyor. Toplu Konut İdaresi’nin birçok ilde yaptırdığı binalar Pazarcık ve Elbistan depremlerini ayakta atlattı. ‘Binalar depremlerde neden yıkılıyor?’ sorusunun cevabı net. Kullandığımız birçok yapının şiddetli depreme dayanıklı olmadığı aşikar. Yapının depreme dayanıklı olup olmadığı, yapıya doğrudan uygulayabildiğimiz test, ölçüm ve hesaplamalarla anlaşılır. Bunlar insanın sağlık durumunu belirlemek için yapılan muayene, tahlil, film ve efor testlerine benzer. Bu konuda son yıllarda dünyada ve ülkemizde birçok akademik ve mühendislik çalışmalarda elde edilen sonuçlar biliniyor. Esasen yakın geçmişte yaşanan şiddetli depremlerdeki yıkımlarla bahsedilen teknik araştırma çalışmalarında elde edilen sonuçlar birbirleri ile uyumlu” diye konuştu.
    
Doç. Dr. Nuhoğlu, “Ülkemizde 1998’den önce inşa edilen ve kullanılan yapıların büyük bölümünün şiddetli depremlere karşı yeterli dayanıklılığa sahip olmadıkları biliniyor. Bu kırsaldaki yapılar için de geçerli. Son 50 yılda Gediz, Erzincan, Gölcük, Düzce, Van, Bingöl, Elazığ, İzmir gibi yerlerde yıkıcı depremler oldu ve büyük kayıplar verildi. 6 Şubat depremlerinde bu gerçekle yine karşılaşıldı, geniş alanda çok ağır kayıplar ve acılar yaşandı. 1998’den sonra değişen standartlara ve tekniğe uygun inşa edilen binalardaki yıkımlar çok daha düşük kaldı. Bu durumda devletimiz ve milletimiz bir yandan yıkılan kentleri yeniden inşa etmeye çalışırken, diğer yandan depreme dayanıklı olmayan binaları dönüştürmek zorunda. Mühendis ve yüklenicilere düşen görev, üslendikleri işleri fen kuralları ve yasal mevzuata göre titizlikle yerine getirmek. Bu mesleki, insani ve vicdani açıdan çok önemli sorumluluk. Bunu gerçekleştirmek basit ama dikkat, takip ve sabır gerektiren bir görev” dedi.
 
Bir yapıda taşıyıcı sistemin önemine değinen Doç. Dr. Nuhoğlu, “Yapıyı elverişsiz yüklere karşı güvenle ayakta tutan temel ve onun üzerine oturan karkas veya iskelet olarak adlandırılan taşıyıcı sistemidir. Taşıyıcı sistemi güçlü yapmak sanıldığı gibi aşırı maliyet gerektirmiyor. Örneğin betonarme konut binasında, temel ve taşıyıcı karkas sistemin maliyeti normal koşullarda bina maliyetinin yüzde 30-40‘ı. Taşıyıcı sistemi daha güçlü projelendirmenin ve inşa etmenin ek maliyeti olağan koşullarda karkas sistemin maliyetinin yaklaşık yüzde 20’si olması beklenir. Bu artışın bina maliyetine yansıması yüzde 10’u geçmez. Hesaba arsa bedeli ve altyapı/çevre düzenlemesi eklendiğinde binanın taşıyıcı sistemini daha güçlü inşa etmenin toplam maliyete yansıması düşük değerde kalır. Dolayısıyla yapının taşıyıcı sistemini güçlü yapmanın maliyeti toplam maliyetin yanında ihmal edilebilir düzeyde. Taşıyıcı sistemi sağlam imal etmenin esası hesabı, imalatı ve denetimi bilen, eğitimli teknik elemanlarca ciddiyet ve sorumlulukla yapılması. Anadolu’da insanlar yaşayacakları, kiralayacakları veya satın alacakları evlerin depreme dayanıklılığını sorgulamalı. Binalarını uzman ve yetkili inşaat mühendislerine inceletmeleri can güvenliği açısından zorunlu. Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi’ kanunu depreme dayanıklı olmayan yapıların pratik prosedürle yıkılıp yeniden inşa edilmesine imkan tanıyor. Ancak bir an önce sonuca gidebilmek için bina maliklerinin yapıcı yaklaşım sergilemesi önemli. Depreme dayanıksız yapı, incelemelerde efektif olarak değerlendiriliyorsa, taşıyıcı sisteminin güçlendirilmesi de bir seçenek. Yapay zekanın yaygın olarak kullanıldığı dijital çağda, riskli deprem kuşağında olan ve şiddetli depremlerle karşılaşacağı bilimsel verilerle sabit Anadolu’da, can güvenliği endişesi duymadan, dramatik yıkımlara uğramadan yaşamak hak ve mümkün. Bunun gereği zaman kaybetmeden genel, yerel idareci ve halkın ilgisi ve katkısı ile yapılmalı” diye konuştu.
 
Doç. Dr. Nuhoğlu, “Ege Bölgesi de tamamıyla riskli deprem kuşağında yer alıyor. Son olarak 30 Ekim 2020’de Kuşadası Körfezi Sisam Adası açıklarındaki şiddetli deprem 70 kilometre uzaklıktaki Bayraklı, Bornova Ovasında ağır kayıplara yol açtı. 10’dan fazla bina çöktü, birçok bina ağır hasar aldı. Hasarlı binaların yıkılıp yeniden inşa edilmesini çalışmaları devam ediyor. Kullanımdaki ve yeni inşa edilecek yapıların deprem davranışları ile ilgili teorik ve deneysel çalışmalar Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Malzeme, Geoteknik ve Yapı Anabilim Dalları’nda sürdürülüyor. 2020 Sisam depreminden etkilenen binaların şiddetli depremlerde sergileyebileceği yapısal davranışları ve hasar görebilirliklerini inceleyen TUBİTAK merkezli projedeki çalışma sürüyor” dedi.       
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Beklentilerin farkındayız
Beklentilerin farkındayız
Seferihisar Gazeteciler Cemiyeti Basın Açıklaması
Seferihisar Gazeteciler Cemiyeti Basın Açıklaması